Arazi Yönetimi


Arazi yönetimi ve onun kullanımı politikaları, artık ülkelerin gelişmişlik dereceleri ile doğrudan ilişkilendirilmektedir. Arazi kullanımını sistemli bir şekilde planlayabilen, mülkiyet haklarını güvence altına alan, arazi piyasaları içinde değerleme standartlarını kurmayı başarabilmiş ve arazi geliştirme projelerinin altından başarıyla kalkabilen ülkeler, sürdürülebilir kalkınmada atılım yapabilmekte ve insani gelişmişlik anlamında ön sıralarda kendilerine yer bulabilmektedirler. Arazi yönetimi, insanların arazi ile olan ilişkilerinde karşılaştıkları ihtiyaçlara cevap verebilen, arazi kullanım haklarını güvence altına alabilen ve sürdürülebilir bir şekilde arazi kullanımını ve doğal kaynakları yönetmeyi hedefleyen bir tasarıma sahip olmalıdır. Ulusal Arazi Yönetimi Modeli, sunulan haklar, kısıtlamalar ve sorumluluklar ile bunların arazi üzerinde yaratacağı riskleri, Sürdürülebilir Kalkınma amacıyla edinilen tüm bilgilerin ışığında kamu, özel sektör ve siyasi iradenin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin ve ileri teknolojinin sağlayacağı kamusal faydanın dağıtımını ve paylaşımını içerir.

Modern arazi yönetim sistemleri dahilinde bulunan kadastral sistemler, tek bir parsel ölçeğindeki detaylı bilgi ile ilgilenir. Bu da, arazi yönetiminin kazanımlarını genel ölçekten, bireysel ölçeğe taşıyabilen geniş bir yelpaze üzerinde sunar. Arazi yönetimi sistemleri, özellikle verilerin kayıt altına alınması için yüksek maliyet gerektirmesine karşın, aşağıda belirtilen çok geniş bir kazanımlar zincirini oluşturur.

Türkiye’de arazi mülkiyetinin kullanımı, edinimi ve düzenlenmesine yönelik uygulama ve faaliyetler; çeşitli kamu idarelerinin yetki ve sorumluluk alanlarında ve ilgili mevzuatlar çerçevesinde yürütülmektedir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’de ülke ölçeğinde kapsamlı ve bütüncül bir “Arazi Yönetimi” sisteminin oluşturulması henüz sağlanamamıştır. Bu durum; Anayasanın toprak mülkiyetini düzenleyen bakışından, mülkiyet düzenleyici tescil işlemlerine kadar olan süreçte, uygulamalar karşısındaki tutum ve kararları etkileyerek, ülke düzeyinde arazinin yönetimi ve kullanımında önemli sorunlar yaratmıştır. Ancak; bu sorunları aşma hususunda geç kalınmış olsa da, uygun yöntem ve stratejiler ile bu sorunları çözmeye dönük adımlar atmak mümkündür.

Henüz oluşturulamamış arazi yönetimi sisteminden dolayı ülkemiz, mülkiyet ve onun kullanımına yönelik kararlar almada sıkıntılar yaşamaktadır. Bu durum, verimliliği yüksek, doğal öneme sahip ve daha farklı kullanımlarla toplum için daha büyük fayda sağlayabilecek olan arazilerin her geçen gün yitirilmesine sebep olmaktadır.

Buraya kadar anlatılanlardan, ülkemize özgü bir arazi yönetimi paradigmasına gerek olduğu açıktır. Arazi yönetiminin ilgilendiği konu, özne; arazi ve arazi üzerindeki mülkiyet ve onun kullanımıdır. Arazi; özel mülkiyete ya da kamunun kullanımına ayrılmış olabilir. Aynı zamanda devletin hüküm ve tasarrufunda ya da tescil dışı olabilir. Etkin ve etkili bir arazi yönetimi için, ülkemizdeki tüm arazilerin ve onlara ilişkin her türlü veri ve bilginin ayrıntılı olarak elde tutulmasına gereksinim vardır. Türkiye’ye özgü bir arazi yönetimi modeli oluşturmak istesek, sistemi üç ana başlıkta toplamak olanaklıdır. Bunlar; mülkiyet ve mülkiyete bağlı haklar temeli,  hukuksal temel ve uygulama-teknik temel olarak sıralanabilir.